Bir Düşünceden Fazlası

Fikirler önce tek tek düşer akla sonra çığ gibi büyür birden. Öyle anlardan birindeyim. Hayatımın akışının bir  rotası yoktu, hiçbir zaman da olmadı. Yapabileceklerinden fazlasıdır aslında kişi diye başlamak istiyorum cümleye. Korkularımız bizi olduğumuz yere esir düşürüyor. Bu her alanda kendini gösteren bir hayalet gibi oradan oraya bizimle yolculuk halinde.

Bir de bunun diğer halleri var... Düşünmekten, hissetmekten, nazik olmaktan ve ince düşünmekten....

Dahası var....... SEVME EYLEMİNDEN KORKUYORUZ!!!

Bir işi en iyi yapabilme becerisi, temelinde sevme edinimini tam hakkıyla gerçekleştirmekle oluyor demiş Erich Fromm. 

Ben de eklemek istiyorum. Bizler kendimizi sevebiliyor muyuz ki bir başka şeyi, işi ya da kimseyi sevebilelim..?

Bence bu sevebilme yetisi bir paradoks hele ki günümüz modern dünyasında.

Sevme üzerine yazılmış milyonlarca sanat ve edebiyat ürünü var.

Kaçı şimdinin insanına gerçek sevebilme edinimini aşılamış olabilir? (Yaradıcı, anne, baba gibi karşılıksız sevgisinden bahsetmiyorum.)

Belki bazıları kişiye kendini sevebilme duygusu aktarmış olabilir ama sevme edinimi bambaşka bir olay ve zincirleme gelen bir örgü esasında..

Kendini seven insan kendine de yetebilir ve evrene karşı da karşılıksız bir sevgi ve saygı besleyebilir.

Yaşadığımız çoğu olumsuz durum, temelinde sevebilme biçimlerini tam anlamıyla yerine getiremediğimizden kaynaklanıyor. Peki bu ne anlama geliyor..?

Halk arasında geçen bir cümle bunun tam da isabeti 'Kendine hayrı olmayanın kime hayrı olur!'.

Burada hayr kelimesinden kasıt kendini sevmeyen, değer vermeyen, kendine saygısı olmayan bireyden her türlü şeyi beklemek kadar doğal bir şey yoktur, demek isteniyor.

Evet, yeni normalimiz bu belki. Kendin dışında her şeysin. Kendin olursan bunun maliyeti sana pahalıya patlar. Birbirine benzeme içgüdülendikçe de bu aynılaşma da normalleşir.

Hiç dikkat ettiniz mi özellikle bu aynılaşma, karşı cins tanışmalarında da hep aynı yönde başlıyor, gelişiyor ve aynı adımlarla sonuçlanıyor.

Giriş, Gelişme ve Sonuç sanki aynı. İstekler, beklentiler, hayaller ve daha bir sürü dürtüye 'DUYGU' adı altında sahte kimlikler yükleniyor.

Sosyalleşmek adı altında yapılan buluşmalarda bile sohbetin akış planı aynı..

Yeni tanıştığınız biriyle Merhaba'dan sonra sorulan sorular da aynı...

AYNI HİKAYE, AYNI PERDE VE AYNI SON'LAR.....

Bugün hayatımda bu noktada isem hayatıma dokunabilen insanların bana kattıklarının toplamıdır.

Mesleğimde kapasitem, aklım ve hayallerim yettikçe üretmeye çalışıyorum.

İşini seven ve emekçi insanlar o kadar azaldı ki...

Ve işini sevebilmenin temelinde yukarıda bahsettiğim konu yer alıyor: 'Sevebilme edinimi gerçekleştirebilmek'...

Kendim olma mücadelesini hayatımın bütün alanlarında verdiğimi farkediyorum.

Birden fonda Duygu Soylu'dan İncilerin Dökülür...

Dökülen incilerden sonra geriye kalan aydınlık...

Ve bir filmin adı bana her şeyi özetliyor... 'All the Light We Cannot See'...

'Göremediğimiz Tüm Işıklar'... 

Evet göremediğimiz tüm ışıklar, göremediğimiz kendimiz, hayallerimiz, kim olduğumuz ve şimdiye dek neler yaptıklarımız...

Göremediğimiz onca şey varken, GÜNEŞİ GÖRDÜM demek için durup bir düşünmek gerekir diyorum.

Bilimde de görülemeyen milyonlarca şey var.

Bana soracak olursanız önce bir yüreğimizi görüp sonra kendimizi görmeye çalışalım aydınlık/karanlık farketmeden...

Göremediğimiz Tüm Işıklar, şu anda yanı başınızda olabilir.

Bir şey daha ekleyeyim, o ışıkları görebilirseniz sevme edinimini de anlayabilirsiniz belki.

Fazla aynı hiçbir şeydir.



Yorumlar

Popüler Yayınlar