Çivisi Çıkmayan Tarafta
Hepimizin bildiği deyimdir Dünya'nın çivisi çıkmış... Bazı insanlar da aslında büyük çoğunluğu o çiviye benzeyip hayatımızdan çıkan çiviler olma nezdine erişiyorlar. Çıkmayan çivi kalmıyor ayrıca. Hayatımın zorlu dönemleri de oluyor sancılı da. Bu gibi zamanlarda koltuğun baş köşesine çekilip, derin düşüncelere dalarken buluyorum kendimi. Ağzımdan çıkan kelimeler nerelere varıyor ve sonra nasıl biçim değiştirerek bana dönüyor diye. Bir sonuca varmak isteyişimle istemeyişlerim arasında bocalayıp duruyorum bazen. Bazen de en olmadık yerdeki haykırışlarım gökyüzüne varıyor. Ayak parmak uçlarımla yetişmeye çalışıyorum, uzanıyorum..... yetişmek istemediğim noktaların varlığını hissediyorum. Kendim oluyorum her anımda, herhangi bir zamanın herhangi bir yerinde kendime yürüdüğümü fark ediyorum. Mükemmel biri değilim, hiçbir zaman da olmak istemedim. Sadece bir seda olmak yetiyor yüzümde beliren hınzırca tebessüme. Hayatımızdan çıkıp giden insanlar... Bırakın gitsinler.... Sessizce gürültü yapmadan... Her şeyin bir nedeni olduğuna göre her gidenin ardından da ortaya çıkan anlamsız boşluklar sizin kendinize kalan artılarla doluyor. Tecrübe ile sabittir. Halen haksızlığınıza, emeklerinize, vicdanınızın sesine, vefalı olmanıza ve insanlığınıza tepki verebiliyorsanız üzülmeniz gereken yerde sevinmeniz gerekir oysa. Günümüz yüzyılında iletişimsizliğin altın standart dönemini yaşıyoruz. Tepkisizliğin alkışlandığı küfürlerin ve saygısızlığın normal algılandığı, kendi olmanın dayanılmaz ve katlanılmaz olduğunun en aşikar ve aleni yaşandığı bir devir.... Normal denilen her şey anormalken, anormalliğin de kitaplarının yazıldığı, sosyal medya anlatıcılarının kahraman ilan edildiği garip bir zaman makinasında yolculuk ediyoruz. Bu zaman makinasında bilim ile uğraşısı olan bir yolcuyum ben de. Gelecek neyi gösterir bilinmez ama her birimizin bir uğraşısı olmalı ki hayatı da anlamlı kılabilecek değerlerden birisi de bu. Bu arada aşkı ve sevgiyi hayatının merkezine koyan yolculara da söyleyeceğim birkaç şey var.
Sevdiğiniz her kimse sevdikçe kendinizle savaşıyor ve kendinizi suçluyorsanız o sevgiden size hayır gelmez. Kendi değerinizi ve saygınızı sevdiğinizi sandığınız kişi ayaklar altına alıyorsa ve sizi sürekli eleştiriyor ve sizi hafife alıyorsa derhal uzaklaşın derim. Bir şeyleri zamanında noktalamak büyük bir cesaret gerektiriyor. Bunu yapabilecek güce sahipseniz beklemeyin. Önünüze bakın, bu durum canınızı acıtsa da ilerleyin, durmayın. İnanın bir kalbi sevebiliyorsanız öyle samimi bir yüreğe ve karaktere sahipsinizdir ki kendinize bir nebze olsun haksızlık etmeyin. Kaç kişiyiz halen özleyebilen, sevebilen ve aşka cesaret edebilen....? Sayımız azınlık da olsa bizim gibi birileri var kuytu bir yerlerde tozlu raflar arasında bazen bir kitabın hiç dokunulmayan yaprakları arasında...
Geceye dair sarhoşluğum seni anımsatıyor bana..
Birden irkiliyor gözbebeklerim hayal meyal sesini duyuyor gibiyim..
Yıldızlar söylüyor o anımsamaktan korktuğun adımı..
Ve bir sessizlik çöküyor karanlığın ortasına..
Yutkunamıyorum..
Eskiden ağlayan benden
Tepkisiz başka bir ben çıkıyor..
Sonrası yok.. Hep o sonralar yüzünden böyleyiz işte..
Çivisi çıkmış bir dünyanın
Çivisi çıkmayan tarafındayım..
Peki ya sen hangi taraftasın?
Cesareti yitmiş, yıkık ve korkak olanlarla mı
yoksa kendi olmak için direnen bir avuç mutlulukla içten gülümseyenlerin tarafında mı...?
Yorumlar
Yorum Gönder