Bir baktım ki uyanmışım....

Karşımda babannemin ihtişamlı bakışları ve duvardaki yazıyı okumamla ürperdim.  Seni anlamayacaklardı biliyordun. Aslında hiçbir zaman anlamaya çalışmamışlardı (atom karınca ve babişko hariç). Asık bir suratla gecemi mahvetmemeliydim. Çünkü mutsuz olmamın bana bir faydası olmayacaktı. Düşünceler ah o düşünceler yok mu? Ruhumuzu bir haşere gibi kemiren.. Ömrümüzü çürüten o kirli paslı düşünceler. Bize ait olmayan ismi cismi belirsiz havada uçuşan toz bulutları gibi sağa sola bir türlü dibimizden ayrılmayan...

Boşa nefesini harcama dedi. Bir soluklan, sakinleş, otur şöyle derin bir nefes al. Kendini varlığına ruhuna bırak. Kendi sessizliğini duymaya çalış bir süre.  Yapabilirsin, başarabilirsin. Sakin ol, herşey senin kontrolünde.  Dış seslerin zihnini ele geçirmelerine izin vermemeyi öğrenmelisin. İlk başlarda zorlanabilirsin. Ama bir süre sonra alışacaksın zamanla. Kendinde daha önce farkına varmadığın o büyük değişimin devinimlerini hissettikçe yeniden var olacaksın dedi. Duraksadım ve yutkunduktan sonra sustum öylece. Valizimi açtım ve ne göreyim karşımda...''Çocukluğum''....

İnsan yaşamının her evresini hatırlayabilir mi?  Anımsayabiliyormuş meğerse... Ömrünüze ne kadar acı, tatlı, hüzünlü ve mutlu anı sığdırdınız? Düşündünüz mü hiç? Size ait olanca duygu ve düşünceyi nasıl bir çırpıda silip attıktan bir süre sonra yine bıraktığınız yerde onlarla karşılaştığınız an... Hepsi size dair birer yaşantı... Hepsinin altında sizin imzanız var. Yıllar geçse o imza silinmiyormuş oysa...

Dinlediğiniz müzik, izlediğiniz filmler, okuduğunuz kitaplar, seyahat ettiğiz kentler, ülkeler ve karşılaştığınız milyonlarca kişi... Tüm bunların sizinle bir bağlantısı olabileceğini düşündünüz mü? Bir rastlantı olmadıklarını yıllar geçtikçe siz kendinize adım attıkça fark edeceksiniz işin aslının başka olduğunu... Evet şimdi anlayabildim diyebilmeniz için... Daha çok yolumuz olacak tahmin edemediğimiz. O valiz defalarca dolup boşaltılacak...  Her seferinde bıkmadan yorulmadan ayrı bir ruh haliyle hazırlayacaksınız. 

Yazılarım elbet bir gün bir kitabın sayfası olacak. Ya da bir gün o sahnede binlerce kişinin gözlerine bakıp evet o gün bugün diyeceğim her konuşmama başlarken. Birbirinden farklı hayat hikayeleri dinleyeceğim, anlatacağım belki. Yeri gelecek olanca güçlükle yapılan araştırmalarım makale olarak kabul edilecek ve evrensel bilim dünyasında kendi stilimle kendime bir yer edineceğim. Atıflar gelecek çalışmalarımıza bu yolda emek verdiğim saygıdeğer ekip arkadaşlarımla...

Bilgiyi mezara değil, yardıma ihtiyacı olanlara ulaştıracağım, olanca gücümle paylaşabildiğim şimdiki zamanlarım gibi. Sesimizi birileri duyacak elbet bir gün. Ama öyle bağırarak, çağırarak, kırıp dökerek gönül inciterek değil, saygımızı koruyarak üslubumuzla incelikle dile getireceğiz.  

O müfettiş amcadan alıntılar yapacağım. Bu çocukları kitapla buluşturun. Okusunlar. Almayın ellerinden hayatlarını. Dokunmayın engel olmayın hayallerine...Gökyüzü maviliğinde yeşeren hayaller bir gün gelip tüm evreni kucaklayacağı zamanlar.. O zamanlar...  Bir kozalağın toprağa düşüp yeşermesi ve çok yıllık ağaç halini alması gibi... Anlatılası, yaşanılası ve hissedilesi zamanlardı....

Çokça anı biriktirdim ve anlatacak oldukça hikayem var... Sırası geldikçe sizlere bahsedeceğim...

Bir yerlerde, bir kentte, belki bir tren garında veya havalimanında... Göz göze geleceğimiz, birbirimize gülümseyeceğimiz, belki bir konuda yardımcı olabileceğimiz umut dolu günlere...

Her rastlanti hayatınızıdaki yapbozların eksik birer parçasıdır. Ucundan kıyısından yaşamayın zamanı, sevgiyi, varsa belki aşkı ve özellikle keyif aldıklarınızı........ Uçurumdan aşağı bakmakla bir dağın tepesinden bakmak aynı şeydir. Kendinizi serbest bırakın...


Yorumlar

Popüler Yayınlar