Duyarsızlığın Değersiz Hazzı
Zorunlu haller dışında müsadenizi isteyebilir miyim diyebilenlerden misiniz bayım? Sınırlarının yüzölçümünü çizebiliyor musun? Metrekare başına kaç kişiye hayatımızda yer veriyoruz günde? Kaçımız keyfine düşkün, kaçımız kendine iyi davranıyor?
Sağduyunuzu kaybediyor musunuz? Bunun kronik bir hastalık olduğunu uzmanlar da artık söylüyor. DUYARSIZLIK HASTALIĞI... Etrafınızda en az 10 kişiden 9'u hasta.. Ve bu hastalık ruhlarını, bedenlerini davranışlarını sözlerini ele geçirmiş durumda... Aileleri dahil çevrelerine radyasyon yayıyorlar. Böbürlene böbürlene kendinden bahsederken ve karşısındakine laf sokarken fark ettirirler kendilerini. Asla hata yapmazlar. Aksi halde krize girerler ve zarar verecek boyutta tehlikeli olabilirler. Alkoliktirler ve sigara dumanında görünmez olurlar. Buna keyif deseler de ayarsız ayyaş ve serseri olduklarını kabullenmezler. Cinsiyeti yoktur bu türün. Her yaştan her kesimde sayıları gittikçe artmaktadır. Tımarhaneye yatırılmaları gerekir ama çoğunluk da öyle olduğu için fark edilmeleri geç sürer.
Neden yazıya böyle bir giriş yaptığımı soracak olursanız bu insanlar en yakınınız çünkü. Sizi inciten, değersizleştiren, acı çektiren, insanlığınızı sorgulatan tipler bu grupta. Sağlıklı iletişim kurmanın imkansız olduğu bir zamanın içindeyiz. Samimiyetin yitip gittiği, ahlaksızlığın en zirve yaptığı bir ortamda kısaca kurtlar sofrasında var olabilmenin ayakta durabilmenin dayanılmaz hafifliğini hissede hissede her gün günü kurtarmakla meşgulüz özetle. Amma da abarttın deseniz de zamanla fark edeceksiniz ne kadar haklı olduğumu.
Edebimizle, saygımızla, centilmenliğimizle, içtenliğimizle, insanlığımızla, doğallığımızla, tüm kalbimizle bakmıyoruz, görmüyoruz, dokunmuyoruz ve hissetmiyoruz malesef. Son zamanlarda oyunu kuralına göre oynamadığım uyarısını alıyorum. Evet bir oyunun içindeyiz. Kazananı ve kaybedeni olmayan sadece üstünlüğün para, mevki, torpil ve adam kayırmaca ile yakalığın pik yaptığı Squid Game 'deki gibi... Nazım ne demişti '' Cebimde yoktu, yüreğimden verdim.''. Artık bir yürek bile yok. Haz ve hız çağının en karanlık ve en net görüntünün olduğu ama sesin bir türlü duyulamadığı bir dönem...
Kusura bakmayın lütfen fikirlerime katılmak zorunda değilsiniz. Gerçekler hayatın içinde var olduğu sürece fikirlerimi dökmeye yazmaya devam edeceğim. Kendi umudumuz kendimiz olmak zorundayız. ÖNCE KENDİMİZ SONRA DİĞERLERİ...
Sana dair, bana dair bize dair ne varsa hersey ortada aslında. Doğruyu söyleyen 9 değil 10 köyden kovulsa da duygu ve düşüncelere sahip olan da o kadar inciniyor, örseleniyor, yıpranıyor ve harcanıyor. Çünkü çakallar iyi dans edeni değil iyi görüneni seviyor....
Haz ve hızın sizi tutsak etmediği,
Gönülden paylaştığınız hayat hikayenizi,
Sizinle dalga geçmeyen ve ciddiye alan bir gönüldeşe rastgelebilmeniz dileğiyle...
Hayvanları sevmemiz hep bu yüzden....
Sevgiyle ve huzurla kalın...
Yorumlar
Yorum Gönder